Evcimen, takıntılı, duygusal! Uzak Şehir'in Alya'sı Sinem Ünsal: Aşkta kültür farkı önemli! Davul bile dengi dengine çalar
Magazin Haberleri - ‘Uzak Şehir’in Alya’sı Sinem Ünsal, şu sıra Kanal D ekranlarında hem yeteneğiyle hem güzelliğiyle göz dolduruyor. İnsanı kendine çeken bir enerjisi ve duru bir güzelliği var. Son dönemin en başarılı ve sevilen kadın oyuncularından. Sam
Neredeyse her sezon ekranda olmak, tiyatro sahnesinde de başarılı olmak... Bu genç yaşta bunları başarmak zor değil mi? Şu an olduğum noktada başarılı görünüyorsam ne mutlu bana. Ama başarı hiçbir zaman kolay olmamıştır. Kafaya takmadığımız hiçbir şeyde başarıya ulaşmak, onu sürdürülebilir kılmak mümkün değil. Ben işimi çok seviyorum, çok kafama takıyorum. İşin derdi var, dertler de kolay şeyler değil; zorlayıcı ama çok zevkli.
Çok yorucu değil mi aynı zamanda? Zaman zaman çok yoruldum, özellikle tiyatro ve televizyon çalışmaları eş zamanlı olduğunda. Fiziksel olarak dibe vurduğumu hissettiğim anlar oldu. Yine de bu yoğunluk garip bir zevk veriyor. Hatta bu yıl ‘Uzak Şehir’ Mardin’de olmasaydı, ‘Aydınlıkevler’e kesinlikle devam ederdim.
Bu noktalara nasıl gelebildim? Çalışkan biriyimdir. Bunu rahatlıkla söylüyorum çünkü bu kendimi övmek değil, tam tersine, kendimi eleştirmek gibi geliyor. Yakınlarımın bile itici bulacağı kadar odaklanmış, adanmış ve disiplinli çalışıyorum. Çalışmak benim hem anahtar kelimem hem de yaşam kaynağım.
Yolun daha en başındayken en büyük korkun neydi? Hiç korkum yoktu. Çok tanınmak gibi bir hedefim hiç olmadı. Tek hedefim, bu işi sürdürülebilir bir şekilde ve layıkıyla yapmaktı. Bunu sağlamak da odaklanmakla, şevkle, mesai harcamakla mümkün zaten.
Peki, seni hep iyi rollerde mi göreceğiz? Yapımcılar acaba yüzüne kötü rolü yakıştıramıyor mu? Çok isterim tezat bir şeyler yapmak. Ama "kötü" dediğimiz karakterleri yazmak zor, iyi yazılanını bulmak daha da zor. Ben seve seve oynadığım rollerimin hepsinde karakterlerin haklılıklarını ve motivasyonlarını anlamaya, onları anlamaya çalışıyorum.
Yeşilçam'dan bir kadını canlandırmak istesen bu kim olurdu? Çok zor bir soru. Hepsi kendi aurasında devleşmiş, o kadar başarılı ve ikonik kadınlar ki… İçlerinden birini seçmek yerine, o dönemde yaşayıp, o sayılan isimlere eklenmiş olmayı isterdim galiba.
Zeki, güzel, havalı, masum, çok başarılı… Senin için söylenen kelimeler bunlar… Sen kendin için bu kelimelerin yanına neler eklersin? Ne güzel görüyorlar beni, çok mutlu oldum. Ecvimen, takıntılı ve duygusalım. Bunlar da benden.
‘Uzak Şidir’ senaryosu eline geldiğinde ne hissettin? Her karakter öyle haklı ve incelikli yazılmıştı ki, bir parçası olmayı istememek mümkün değildi.
Hikayenin seni en heyecanlandıran yanı neydi? Çok dişi olması. Hep üreyecek, hikaye içinden hikayeler doğurabilecek; heyecanını, dinamiğini hiç yitirmeyecek olması.
Acı ve çaresizlik... Dizide en ağır basan iki duygu. Sen oynarken bir kadın olarak ne hissediyorsun? Maalesef hemcinslerimle çok iyi bildiğimiz duygular bunlar. Yaşamın her alanında, attığımız her adımda, içinde bulunduğumuz toplumsal yapı fark etmeksizin çok yakından bildiğimiz duygular. Oynarken hatırlıyorum; kendi deneyimlerimi, şahit olduğum başkalarının deneyimlerini… O yüzden Alya ’yı o kadar iyi anlıyorum ki…
İzlerken insanın, “Bu devirde kaldı mı halen böyle şeyler?” diyesi geliyor. Sende de bu hisler oluşuyor mu bazen? Tam olarak okuduğumda ben de böyle söylemiştim. Alya ’nın ve izleyicinin de dediği gibi, "kaldı mı böyle şeyler?" demiştim. Ama işin içine girmeye başlayınca gördüm ki; böyle şeyler hiç bitmedi ki. Şekil değiştirerek devam ediyor. Zorbalık, yoluna taş konması, başarının görmezden gelinmesi, dışlanmak, haberinin bile olmadığı bir konuda suçlanmak, kadın olduğun için rahatlıkla aşağılanabilmen, mücadelenin küçümsenmesi... Alın şimdi bunları, hayatınızın herhangi bir yerine koyun. Çok tanıdık değil mi? Çok iyi biliyoruz. Hikayesi değil belki ama duygusu bizimkiyle aynı.
Alya ’nın en çok neyini seviyorsun? Çok haklı, azimli, doğrularının peşini bırakmayan, inancına bağlı, karakteri oturmuş, kendinden emin ve çok cesur bir kadın. Bayılıyorum. Alya entelektüel, kariyer sahibi bir kadın. Nasıl olur da böyle geleneksel, sert bir ailenin çocuğuyla evlenir diye düşünmeden edemiyor insan.
Gerçekte evleneceğin adamın ailesini ne kadar önemsersin? Ailesinin nasıl olduğundan çok, onun ailesiyle ilişkisinin nasıl olduğunu önemsiyorum ben. Saygı, sevgi, bağlılık… Ailesiyle iyi ilişkilerde olması önemsediğim bir şey. Aile önemlidir.
Aşk sence kültür farkı tanıyan bir duygu mu? Ben davul bile dengi dengine diye düşünenlerdenim. Diğer türlüsü de mümkün değil demiyorum ama kalıcı olabilir gibi gelmiyor bana.
Dizide evladı için her şeyi göze alan bir annesin. İleride anne olmak ister misin? Çocukları çok seviyorum ama yakın gelecekte böyle bir planım yok.
Güçlü kadın karakterleri canlandırıyorsun hep. Sen kadın olmayı nasıl tarif edersin? Çok zor ve çok özel. Dünyanın her yerinde ve her dönemde çok zor. Biyolojik olarak ise inanılmaz büyülü ve özel bir şey. Her şeyimle iyi ki kadınım.
Uzun süredir setlerdesin. Hiç kötü davranışa maruz kaldın mı? İlla ki kaldım. Her çalışma ortamında kadın olmak mücadele ve direniş gerektiriyor.
“Aşkı yaşayıp yaşamadığımı bilmiyorum” demişsin geçmişte. Şu an biliyor musun? Aşkın tarifi yok ki. O yüzden bilmiyorum. Ama şu anda yaşadığım şey çok güzel. Ben tamamlanmış, güvende ve iyiye evrilmiş, iyiliği seçmiş, huzurlu olmayı azmetmiş hissediyorum. Berk’i (Cankat) görmek kalbimi hızlandırıyor.
Gündemle ne kadar ilgileniyorsun? Son dönemde en çok canını sıkan şeyler neler? Her şeyi yakın takipteyim. Maalesef her gün öyle haberlere uyanıyoruz ki, birini söyleyip birinin diğerinden daha önemliymiş gibi anlaşılmasını istemem. Ama her türlü adaletsizliğe, yaşam hakkının bile tanınmadığı minik kız kardeşlerime, kendi dünyalarında masumca ve her şeyden habersiz yaşamaya çalışan sokak hayvanlarının katline kalbim çok acıyor. Çaresizliğimize çok kırılıyorum.
Çok yorucu değil mi aynı zamanda? Zaman zaman çok yoruldum, özellikle tiyatro ve televizyon çalışmaları eş zamanlı olduğunda. Fiziksel olarak dibe vurduğumu hissettiğim anlar oldu. Yine de bu yoğunluk garip bir zevk veriyor. Hatta bu yıl ‘Uzak Şehir’ Mardin’de olmasaydı, ‘Aydınlıkevler’e kesinlikle devam ederdim.
Bu noktalara nasıl gelebildim? Çalışkan biriyimdir. Bunu rahatlıkla söylüyorum çünkü bu kendimi övmek değil, tam tersine, kendimi eleştirmek gibi geliyor. Yakınlarımın bile itici bulacağı kadar odaklanmış, adanmış ve disiplinli çalışıyorum. Çalışmak benim hem anahtar kelimem hem de yaşam kaynağım.
Yolun daha en başındayken en büyük korkun neydi? Hiç korkum yoktu. Çok tanınmak gibi bir hedefim hiç olmadı. Tek hedefim, bu işi sürdürülebilir bir şekilde ve layıkıyla yapmaktı. Bunu sağlamak da odaklanmakla, şevkle, mesai harcamakla mümkün zaten.
Peki, seni hep iyi rollerde mi göreceğiz? Yapımcılar acaba yüzüne kötü rolü yakıştıramıyor mu? Çok isterim tezat bir şeyler yapmak. Ama "kötü" dediğimiz karakterleri yazmak zor, iyi yazılanını bulmak daha da zor. Ben seve seve oynadığım rollerimin hepsinde karakterlerin haklılıklarını ve motivasyonlarını anlamaya, onları anlamaya çalışıyorum.
Yeşilçam'dan bir kadını canlandırmak istesen bu kim olurdu? Çok zor bir soru. Hepsi kendi aurasında devleşmiş, o kadar başarılı ve ikonik kadınlar ki… İçlerinden birini seçmek yerine, o dönemde yaşayıp, o sayılan isimlere eklenmiş olmayı isterdim galiba.
Zeki, güzel, havalı, masum, çok başarılı… Senin için söylenen kelimeler bunlar… Sen kendin için bu kelimelerin yanına neler eklersin? Ne güzel görüyorlar beni, çok mutlu oldum. Ecvimen, takıntılı ve duygusalım. Bunlar da benden.
‘Uzak Şidir’ senaryosu eline geldiğinde ne hissettin? Her karakter öyle haklı ve incelikli yazılmıştı ki, bir parçası olmayı istememek mümkün değildi.
Hikayenin seni en heyecanlandıran yanı neydi? Çok dişi olması. Hep üreyecek, hikaye içinden hikayeler doğurabilecek; heyecanını, dinamiğini hiç yitirmeyecek olması.
Acı ve çaresizlik... Dizide en ağır basan iki duygu. Sen oynarken bir kadın olarak ne hissediyorsun? Maalesef hemcinslerimle çok iyi bildiğimiz duygular bunlar. Yaşamın her alanında, attığımız her adımda, içinde bulunduğumuz toplumsal yapı fark etmeksizin çok yakından bildiğimiz duygular. Oynarken hatırlıyorum; kendi deneyimlerimi, şahit olduğum başkalarının deneyimlerini… O yüzden Alya ’yı o kadar iyi anlıyorum ki…
İzlerken insanın, “Bu devirde kaldı mı halen böyle şeyler?” diyesi geliyor. Sende de bu hisler oluşuyor mu bazen? Tam olarak okuduğumda ben de böyle söylemiştim. Alya ’nın ve izleyicinin de dediği gibi, "kaldı mı böyle şeyler?" demiştim. Ama işin içine girmeye başlayınca gördüm ki; böyle şeyler hiç bitmedi ki. Şekil değiştirerek devam ediyor. Zorbalık, yoluna taş konması, başarının görmezden gelinmesi, dışlanmak, haberinin bile olmadığı bir konuda suçlanmak, kadın olduğun için rahatlıkla aşağılanabilmen, mücadelenin küçümsenmesi... Alın şimdi bunları, hayatınızın herhangi bir yerine koyun. Çok tanıdık değil mi? Çok iyi biliyoruz. Hikayesi değil belki ama duygusu bizimkiyle aynı.
Alya ’nın en çok neyini seviyorsun? Çok haklı, azimli, doğrularının peşini bırakmayan, inancına bağlı, karakteri oturmuş, kendinden emin ve çok cesur bir kadın. Bayılıyorum. Alya entelektüel, kariyer sahibi bir kadın. Nasıl olur da böyle geleneksel, sert bir ailenin çocuğuyla evlenir diye düşünmeden edemiyor insan.
Gerçekte evleneceğin adamın ailesini ne kadar önemsersin? Ailesinin nasıl olduğundan çok, onun ailesiyle ilişkisinin nasıl olduğunu önemsiyorum ben. Saygı, sevgi, bağlılık… Ailesiyle iyi ilişkilerde olması önemsediğim bir şey. Aile önemlidir.
Aşk sence kültür farkı tanıyan bir duygu mu? Ben davul bile dengi dengine diye düşünenlerdenim. Diğer türlüsü de mümkün değil demiyorum ama kalıcı olabilir gibi gelmiyor bana.
Dizide evladı için her şeyi göze alan bir annesin. İleride anne olmak ister misin? Çocukları çok seviyorum ama yakın gelecekte böyle bir planım yok.
Güçlü kadın karakterleri canlandırıyorsun hep. Sen kadın olmayı nasıl tarif edersin? Çok zor ve çok özel. Dünyanın her yerinde ve her dönemde çok zor. Biyolojik olarak ise inanılmaz büyülü ve özel bir şey. Her şeyimle iyi ki kadınım.
Uzun süredir setlerdesin. Hiç kötü davranışa maruz kaldın mı? İlla ki kaldım. Her çalışma ortamında kadın olmak mücadele ve direniş gerektiriyor.
“Aşkı yaşayıp yaşamadığımı bilmiyorum” demişsin geçmişte. Şu an biliyor musun? Aşkın tarifi yok ki. O yüzden bilmiyorum. Ama şu anda yaşadığım şey çok güzel. Ben tamamlanmış, güvende ve iyiye evrilmiş, iyiliği seçmiş, huzurlu olmayı azmetmiş hissediyorum. Berk’i (Cankat) görmek kalbimi hızlandırıyor.
Gündemle ne kadar ilgileniyorsun? Son dönemde en çok canını sıkan şeyler neler? Her şeyi yakın takipteyim. Maalesef her gün öyle haberlere uyanıyoruz ki, birini söyleyip birinin diğerinden daha önemliymiş gibi anlaşılmasını istemem. Ama her türlü adaletsizliğe, yaşam hakkının bile tanınmadığı minik kız kardeşlerime, kendi dünyalarında masumca ve her şeyden habersiz yaşamaya çalışan sokak hayvanlarının katline kalbim çok acıyor. Çaresizliğimize çok kırılıyorum.