Sibel Can'ın 'kadın cinayetleri' açıklaması tartışma yarattı: 'Benim dışımda hiç kimse güvende değil'
Katil Semih Çelik tarafından katledilen İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil, tüm Türkiye'nin gündemindeyken; son dönemdeki kadın cinayetleri hakkındaki görüşleri sorulan Sibel Can'ın, Benim dışımda hiç kimse güvende değil sözleri tepki çekti.
## "Güvende Hissediyorum" Deyip Geçmek: Sibel Can 'ın Tepkisi ve Tartışılan "Güvenlik Algısı"
İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil cinayetlerinin yarattığı sarsıntı devam ederken, ünlü isimlerin konuya dair tepkileri de kamuoyunun dikkatini çekiyor. Bu isimlerden biri olan Sibel Can , verdiği demeçle sosyal medyanın yoğun eleştirisine maruz kaldı.
"Çok acı yani artık televizyon açmak istemiyorum. Bunun bir an önce toparlanması lazım. Adalet gerçekten yerini bulmalı. Çok üzücü, söyleyecek bir şey yok" diyen Can, kadın cinayetlerine duyduğu üzüntüyü dile getirmiş olsa da, sorulan "Siz kendinizi güvende hissediyor musunuz?" sorusuna verdiği cevap tartışmaları alevlendirdi: "Açıkçası doğruyu söylemek gerekirse, kendi adıma konuşuyorum tabii ki de güvendeyim ama benim dışımda hiç kimse güvende değil, bu çok açık. Bir kadın olarak gerçekten çok kötü duygular... İnşallah her şey iyi olsun, inşallah da demek istemiyorum olmalı. Adalet... Yerini... Bulmalı!"
Can'ın bu sözleri, "Güvenlik" algısının ne kadar göreceli ve sınıfsal olduğunu gözler önüne seriyor. Kendini güvenli hisseden bir ünlü sanatçının, başka kadınların güvensizliğiyle ilgili açıklamalarının "empati"den ziyade, "bilinçsiz bir ayrıcalık" yansıttığı yorumları yapılıyor. Can, toplumun diğer kadınlarının yaşadığı tehdit ve korkuya değinmekle beraber, soruna ilişkin bir çözüm veya çağrıda bulunmaktan kaçınmış, kendi güvenlik hissine odaklanmayı tercih etmiş gibi görünüyor.
Sosyal medyada birçok kişi, Sibel Can 'ın tepkisini "yüzeysel" bulduğunu, "Güvendeyim" sözleriyle yaşadığı ayrıcalığı kabul etmediğini ve toplumsal bir soruna bireysel bir bakış açısıyla yaklaştığını dile getiriyor. Bir kısmı ise bu söylemin "elit bir zihniyetin" yansıması olduğunu savunuyor. Toplumun önemli bir kesimine göre, Can'ın sözleri herhangi bir çözüme yönelik bir adım atmak yerine, sorunu bireysel bir duygu durumuna indirgemiş ve bu durum "güvenlik" algısıyla ilgili önemli soruları da beraberinde getirmiş.
Bu tartışmalar, toplumun "güvenlik" algısıyla ilgili belirli sorunlara da dikkat çekiyor. Güvenlik duygusunun, sosyoekonomik statü, etnik köken, cinsiyet ve coğrafi konum gibi çeşitli faktörlere bağlı olduğunu vurgulanıyor. Ünlü isimlerin toplumdaki ayrıcalıklarına rağmen, kadın cinayetleri gibi genel toplumsal sorunları ele alırken daha dikkatli ve sorumlu bir tutum sergilemesi gerektiği belirtiliyor. "Güvendeyim" demekle çözülemeyecek bir sorunla karşı karşıyayız.
"Güvenlik" algısının yalnızca bireysel bir sorun olmadığı, toplumun tüm kesimlerini etkileyen yapısal bir sorun olduğunun altı çizilmesi gerektiriyor. Sibel Can 'ın tepkisinin tartışılması ve eleştirilmesi, toplumun "güvenlik" algısına ilişkin kritik bir anlayış sağlıyor. Bu tartışmalar üzerinden, "güvenlik" sorununu tek tek bireylerin sorunları olarak görmekten vazgeçerek, toplumsal bir sorun olarak ele almanın önemini anlayabiliriz.
İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil cinayetlerinin yarattığı sarsıntı devam ederken, ünlü isimlerin konuya dair tepkileri de kamuoyunun dikkatini çekiyor. Bu isimlerden biri olan Sibel Can , verdiği demeçle sosyal medyanın yoğun eleştirisine maruz kaldı.
"Çok acı yani artık televizyon açmak istemiyorum. Bunun bir an önce toparlanması lazım. Adalet gerçekten yerini bulmalı. Çok üzücü, söyleyecek bir şey yok" diyen Can, kadın cinayetlerine duyduğu üzüntüyü dile getirmiş olsa da, sorulan "Siz kendinizi güvende hissediyor musunuz?" sorusuna verdiği cevap tartışmaları alevlendirdi: "Açıkçası doğruyu söylemek gerekirse, kendi adıma konuşuyorum tabii ki de güvendeyim ama benim dışımda hiç kimse güvende değil, bu çok açık. Bir kadın olarak gerçekten çok kötü duygular... İnşallah her şey iyi olsun, inşallah da demek istemiyorum olmalı. Adalet... Yerini... Bulmalı!"
Can'ın bu sözleri, "Güvenlik" algısının ne kadar göreceli ve sınıfsal olduğunu gözler önüne seriyor. Kendini güvenli hisseden bir ünlü sanatçının, başka kadınların güvensizliğiyle ilgili açıklamalarının "empati"den ziyade, "bilinçsiz bir ayrıcalık" yansıttığı yorumları yapılıyor. Can, toplumun diğer kadınlarının yaşadığı tehdit ve korkuya değinmekle beraber, soruna ilişkin bir çözüm veya çağrıda bulunmaktan kaçınmış, kendi güvenlik hissine odaklanmayı tercih etmiş gibi görünüyor.
Sosyal medyada birçok kişi, Sibel Can 'ın tepkisini "yüzeysel" bulduğunu, "Güvendeyim" sözleriyle yaşadığı ayrıcalığı kabul etmediğini ve toplumsal bir soruna bireysel bir bakış açısıyla yaklaştığını dile getiriyor. Bir kısmı ise bu söylemin "elit bir zihniyetin" yansıması olduğunu savunuyor. Toplumun önemli bir kesimine göre, Can'ın sözleri herhangi bir çözüme yönelik bir adım atmak yerine, sorunu bireysel bir duygu durumuna indirgemiş ve bu durum "güvenlik" algısıyla ilgili önemli soruları da beraberinde getirmiş.
Bu tartışmalar, toplumun "güvenlik" algısıyla ilgili belirli sorunlara da dikkat çekiyor. Güvenlik duygusunun, sosyoekonomik statü, etnik köken, cinsiyet ve coğrafi konum gibi çeşitli faktörlere bağlı olduğunu vurgulanıyor. Ünlü isimlerin toplumdaki ayrıcalıklarına rağmen, kadın cinayetleri gibi genel toplumsal sorunları ele alırken daha dikkatli ve sorumlu bir tutum sergilemesi gerektiği belirtiliyor. "Güvendeyim" demekle çözülemeyecek bir sorunla karşı karşıyayız.
"Güvenlik" algısının yalnızca bireysel bir sorun olmadığı, toplumun tüm kesimlerini etkileyen yapısal bir sorun olduğunun altı çizilmesi gerektiriyor. Sibel Can 'ın tepkisinin tartışılması ve eleştirilmesi, toplumun "güvenlik" algısına ilişkin kritik bir anlayış sağlıyor. Bu tartışmalar üzerinden, "güvenlik" sorununu tek tek bireylerin sorunları olarak görmekten vazgeçerek, toplumsal bir sorun olarak ele almanın önemini anlayabiliriz.